JWST’nin Şaşırtıcı Keşfi: Evren Bir Kara Deliğin İçinde mi?
James Webb Uzay Teleskobu (JWST), evrenin kökeniyle ilgili ezber bozan keşifler yapmaya devam ediyor. Son gözlemler, erken evrendeki galaksilerin beklenenden farklı bir şekilde döndüğünü ortaya koydu. Bu durum, evrenin rastgele bir yapıya sahip olması gerektiği fikriyle çelişiyor ve bilim insanlarını şaşırtıyor. Yeni teoriler, evrenimizin dev bir kara deliğin içinde doğmuş olabileceğini öne sürüyor. Eğer bu doğruysa, kara deliklerin içlerinde yeni evrenler yaratabildiği anlamına gelebilir. Olay ufkunun tek yönlü doğası ve zamanın geçmişten geleceğe doğru ilerlemesi, bu hipotezi daha da güçlendiriyor. Peki, evrenin doğası hakkında bildiklerimiz kökten değişebilir mi? Devamı için okumaya devam ediniz.
Tarih: 18.03.2025
Dora Kemahlı
James Webb Uzay Teleskobu (JWST) Evrenin Kökenine Dair Şaşırtıcı Bulgular Sunuyor
James Webb Uzay Teleskobu (JWST), 2022 yazında gözlemlerine başladığından beri evrenin doğuşu ve gelişimi hakkında kritik keşifler yapmaya devam ediyor. Son araştırmalar, erken evrendeki galaksilerin beklenenden farklı bir şekilde hareket ettiğini ortaya koydu. Yapılan gözlemler, galaksilerin yaklaşık %66’sının saat yönünde, geri kalan %34’ünün ise saat yönünün tersine döndüğünü gösteriyor. Bu durum, evrenin rastgele dağılımlı olması gerektiği fikriyle çelişiyor ve bilim insanlarını büyük bir gizemin eşiğine getiriyor.

JWST tarafından JADES’in GOODS-S bölgesinde görüntülenen spiral galaksilerden 158’i Samanyolu’na göre ters yönde, 105’i ise aynı yönde dönüyor. Bu asimetri, evrenin döner halde doğmuş olabileceği fikrini destekleyen önemli bir bulgu olarak değerlendiriliyor.
Evrenin Döner Halde Doğduğu Teorisi
Carl R. Ice Mühendislik Fakültesi’nden bilgisayar bilimleri doçenti Lior Shamir ve ekibi, bu asimetrinin iki olası açıklaması olduğunu öne sürüyor. Bunlardan biri, evrenin doğuştan itibaren döner halde olmasıdır. Eğer bu doğruysa, mevcut kozmoloji teorilerinin önemli bir revizyona ihtiyacı olduğu anlamına gelir.
Bu teori, “kara delik kozmolojisi” adı verilen ve evrenimizin aslında daha büyük bir ana evrenin içindeki bir kara deliğin içi olabileceğini öne süren modelle de uyumlu olabilir. Bu hipotez, ilk olarak teorik fizikçi Raj Kumar Pathria ve matematikçi I. J. Good tarafından ortaya atıldı. Schwarzschild kozmolojisi olarak da bilinen bu model, gözlemlenebilir evrenin, daha büyük bir evrenin içinde bulunan bir kara deliğin olay ufku içinde olduğunu savunuyor.
Olay Ufku ve Evrenin Tek Yönlü Zaman Akışı
Bir kara deliğin en önemli özelliklerinden biri olay ufkudur. Olay ufku, kara deliğin sınırı olarak düşünülebilir ve bu sınırı geçen hiçbir şey – ışık bile – bir daha dışarı çıkamaz. Eğer evrenimiz devasa bir kara deliğin içinde bulunuyorsa, bu durumda bizim gözlemleyebildiğimiz evren, bu kara deliğin olay ufkunun içinde yer alıyor olabilir.
Olay ufkunun ötesine geçen madde hareketi yalnızca tek bir yönde gerçekleşebilir. Bu da, evrenin tamamında tek bir zaman yönü olduğunu, yani geçmişten geleceğe doğru ilerlediğini gösterir. Zamanın tek yönlü olması, evrenimizin başlangıcını ve genişleme sürecini açıklamaya yardımcı olabilir. Eğer evren bir kara deliğin içinde doğmuşsa, zamanın yalnızca tek bir doğrultuda ilerleyebilmesi, kara deliğin içindeki fiziksel koşullardan kaynaklanıyor olabilir.

Kara Delikler ve Bebek Evrenler Teorisi
New Haven Üniversitesi’nden teorik fizikçi Nikodem Poplawski, kara deliklerin sadece maddenin yok olduğu kozmik tuzaklar değil, aynı zamanda yeni evrenlerin doğduğu kozmik doğum merkezleri olabileceğini öne sürüyor. Poplawski’ye göre, kara deliklerin içindeki madde, sonsuz bir tekilliğe ulaşmak yerine geri seker ve yeni bir evren yaratır. Bu süreç, kozmik enflasyon dönemini açıklayabilir ve evrenimizin büyük ölçeklerde neden izotropik (her yönde aynı) ve homojen (eşit dağılımlı) göründüğünü açıklamaya yardımcı olabilir.
Eğer bu teori doğruysa, her kara delik, içinde yeni bir “bebek evren” barındırabilir. Bizim evrenimiz de, daha büyük bir üst evrenin içindeki bir kara deliğin içinde bulunuyor olabilir. Olay ufkunun dışındaki gözlemciler bu yeni evrenleri göremez çünkü kara deliklerin içine ışık bile kaçamaz. Ancak içerideki varlıklar için, bu kara deliğin içi, genişleyen ve kendi fiziksel yasalarına sahip olan yeni bir evren olabilir.
Bu model, evrenimizin doğasını daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir ve büyük patlamanın aslında bir kara deliğin içindeki geri sekme süreci olabileceğini öne sürer. Eğer kara delikler gerçekten yeni evrenler yaratıyorsa, her kara delik içinde yeni bir kozmik gerçeklik olabilir.

Bir çizim, Kara deliklerin olay ufukları içinde mühürlenmiş bebek evrenleri gösteren bir illüstrasyon (space.com)
JWST’nin Keşifleri Kara Delik Kozmolojisini Destekleyebilir mi?
JWST’nin tespit ettiği galaksi dönüş yönü asimetrisi, Poplawski’nin modelini destekleyebilir. Eğer evrenimiz gerçekten dönen bir kara deliğin içinde oluştuysa, bu kara deliğin dönüş ekseni galaksilerin dönüş yönlerini belirliyor olabilir.
Bu hipotez, JWST’nin gözlemleri doğrultusunda incelenmeye devam ediyor. Eğer bu bulgular doğrulanırsa, kara deliklerin yeni evrenler yaratabileceği fikri büyük ölçüde kabul görebilir ve bu, kozmoloji alanında çığır açıcı bir keşif olabilir.
Alternatif Açıklama: Samanyolu’nun Kendi Dönüşü
Ancak, galaksilerin dönüş yönüyle ilgili asimetriyi açıklayan başka bir olasılık daha var: Samanyolu’nun kendi dönüşü. Şimdiye kadar bilim insanları, galaksimizin dönüş hızının JWST’nin gözlemlerine etki edecek kadar güçlü olmadığına inanıyordu. Ancak, eğer Samanyolu’nun dönüşü JWST’nin gözlemlerini etkiliyorsa, evrenin genişleme hızı ve yaşına dair yapılan mevcut ölçümleri yeniden gözden geçirmek gerekebilir.
Bu açıklama, evrenin genişleme hızındaki farklılıkları ve JWST’nin keşfettiği, evrenden bile daha yaşlı görünen büyük galaksilerin varlığını açıklamaya yardımcı olabilir.
Sonuç: Evrenin Doğasına Dair Büyük Bir Bilmece
JWST’nin gözlemleri, evrenin doğasına dair devrim niteliğinde sorular ortaya koyuyor. Eğer galaksilerin dönüş yönü rastgele değilse, bu ya evrenin doğuştan döner halde olduğu anlamına gelir ya da Samanyolu’nun kendi hareketinin gözlemleri etkilediği ortaya çıkar.
Bu keşifler, bilim dünyasında büyük yankı uyandırdı ve evrenin oluşumu ve gelişimi hakkındaki temel teorileri yeniden ele almamızı gerektiriyor. Gelecekte yapılacak daha fazla gözlem ve analiz, bu sorulara kesin yanıtlar verebilir.